Sorduğunuz ya da sormadığınız her soru sizin kimliğiniz gibidir.
Karakterinizi, derinliğinizi, zarafetinizi ve en önemlisi de farkındalığınızı ortaya koyar. Ya da yerin dibine batırır.
Tabii eğer ki soru sorarsınız!..
“Söz gümüşse, sükût altındır” diyenlerdenseniz, tamam başınız hiç ağrımaz ama sıradanlaşmanın yolunu da açmış olursunuz.
Eğitim sistemimize ne zaman çeki düzen verilmeye kalkılsa, “Soran, sorgulayan, fikir üreten nesiller yetiştirmektir” diye söze başlanır.
Peki, bir nebze de olsa bunu gerçekleştirebildik mi? Evet demek mümkün değil…
Soran değil, sormayan!
Soran değil ama sormayan nesiller yetiştirmek için elimizden geleni yaptık.
Yapmaya da devam ediyoruz.
Ezbere, teste ve “Sorulmayana değil, sana sorulana cevap ver, ötesi seni ilgilendirmez” bakış açısı, eğitim sistemimizi öylesine dar kalıplar içerisine soktu ki günümüz dünyasının en değerli hazinesi olan yaratıcılığımızı köreltmekle kalmadı adeta yok etti.
Oysa soru sormak bilgi ve cesaret gerektirir.
Soru sormayı köreltmek ya da yok etmekle, çocuklarımıza kötülüklerin en büyüğünü yapıyoruz ama bunu yaptığımızın farkında bile değiliz.
Fazla bilginin yarar değil baş ağrıtacağına yönelik söylemlerle çocuklarımızın cesaretlerini kırmaya hiç ama hiç kimsenin hakkı olmamalı.
Doğru olan bu ama biz bu yanlışı ısrarla yapmaya devam ediyoruz.
Bu yüzden eğitim adına atılan her adımda bir değil, bin defa düşünmek gerekir.
Ve bunun da karar aldıktan sonra değil, karar almadan önce yapılması, olmazsa olmazların en başında geliyor.
Peki bu ayrıntılara dikkat edenimiz var mı?
Eğitime yönelik olarak alınan her kararın bir değil, onlarca kazanımı ya da yan etkileri olduğunun ne kadar farkındayız?
Pedagoji bir bilim dalıdır ve olaya bakış açısı da bu yönde olmalıdır…
Sormuyorsan yoksun!
Descartes, “Düşünüyorum o halde varım” demiş. Devamı da var ve olmalı.
Düşünme ilk adım, onu fikre, ürüne dönüştürme, ki bu soru da olabilir, o da ikinci adımdır.
Yıllar önce bir Hocamız anlatmıştı. “Doktora eğitimi için Amerika’ya gittiğimde çok ünlü bir bilim insanı ile çok verimli bir görüşme yapmış ve konuşmanın başında ‘Ben size dönerim’ dediği için ikincisini sabırsızlıkla bekliyordum. Aradan çok uzun zaman geçti, hiç ses çıkmayınca tekrar aradım. Benim açımdan çok verimli geçen ilk toplantıyı hatırlatıp, devamının neden gelmediğini sordum. ‘Hiç soru sormadın, farklı bir bakış açısı getirmedin, sadece dinledin’ dedi. Bu cevap, dünyaya bakış açımı değiştirdi. Oysa kafamda onlarca soru vardı, sormak için değil sormamak için direndim, çünkü öyle yetiştirilmiştik. Soru sormanın saygısızlık olacağını kabullenmiştik…”
“Tereciye tere satılmaz”ın diğer dillerde de mutlaka benzerleri vardır. Böylesi o kadar çok ata sözümüz var ki hemen hepsi aklımızı ve dilimizi frenliyor. Örneğin çocuklarımızı, dünden bugüne “icat çıkarma”, “eski köye yeni adet getirme”, “boyundan büyük laflar etme” diye o kadar çok bastırdık, 4, 5 seçenekli test sınavlarıyla yaratıcılıklarını öylesine köreltip, hayalleriyle öylesine dalga geçip, öylesine özgüven erozyonu yarattık ki onları yeniden toparlamak hiç kolay olmayacak!..
Saygı varsa, sorun yok
Her birini farklı bir üniversitede gerçekleştirdiğimiz Genç Bakış, çok uzun soluklu ender
canlı programlardan birisiydi.
Ülkemizin son 50 yılına damga vuran isimler konuk oluyor, öğrenciler de her soruyu rahatlıkla sorabiliyordu. Tek kural vardı, o da saygı!
Ve bu durum asla ihlal edilmedi…
En zor sorular öylesine akıllıca kurgulanıyor, kelime seçimleri öylesine titiz yapılıyor ve en önemlisi de öylesine zarifçe dile getiriliyordu ki bırakın eleştiriyi, teşekkür alıyordu.
Tek soru bile kişi hakkında uzunca bir makale yazacak kadar size ipuçları verebilir.
Örneğin söz isteme şekli, mikrofonu tutuşu, hitabeti, söze başlayışı ve bitirişi, süreye uyumu, seçtiği kelimeler, verdiği örnekler, direkt ya da indirekt soruşu, cesareti, zarafeti, donanımı, konuya hakimiyeti, özgünlüğü, özgüveni, sorunun konuğa mı, salona mı, yoksa ekran başındakilere mi yönelik olup olmadığı ve en önemlisi de tavrı!..
Özetin özeti: Bir soru deyip geçmeyin, hayatınızı öyle ya da böyle tümüyle değiştirebilir.
Kaynak : http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/abbas-guclu/soru-dedigin-nedir-ki-deyip-gecmeyin-7136012