Pek çok psikiyatrik rahatsızlık gibi şizofreni de bugüne kadar farklı genlerin ve çevresel etmenlerin karmaşık etkileşimiyle ortaya çıkan bir durum olarak tanımlanıyordu. Yapılan araştırmaların büyük çoğunluğu, bu hastalığın tek bir biyolojik mekanizmaya bağlanamayacağını, yüzlerce farklı genetik varyantın küçük etkilerinin toplamından meydana geldiğini öne sürüyordu. Ancak geçtiğimiz günlerde Almanya’da yürütülen yeni bir çalışma, bu kabulü kökten sarsabilecek nitelikte. Araştırma ekibi, uzun yıllardır çok faktörlü bir bozukluk olarak ele alınan şizofreninin bazı durumlarda sadece tek bir genden gelişebileceğini gösterdi.
Leipzig Üniversitesi Tıp Merkezi‘nde görevli bilim insanları, GRIN2A geninde çeşitli genetik değişikliklere sahip 121 bireyi analiz ederek, özellikle “null” olarak tanımlanan ve genin ürettiği proteinin tamamen işlevsiz hâle gelmesine yol açan varyantların, çocukluk ve ergenlik döneminde görülen şiddetli psikiyatrik belirtilerle doğrudan ilişkili olduğunu belirledi. Ekip, bu durumunad sadece risk artışına sebep olmakla kalmadığını, tek başına hastalığı ortaya çıkarabilecek düzeyde bir etki yarattığını vurguluyor.
Şizofrenide Tek Bir Genin Etkisi Beklenenden Çok Daha Büyük
Araştırmanın başyazarı olan Prof. Johannes Lemke, bulgunun önemine dikkat çekerek, “Elde ettiğimiz veriler GRIN2A’nın kendi başına bir ruhsal hastalığı tetikleyebilen ilk bilinen gen olduğunu gösteriyor. Bu, şimdiye kadar kabul edilen poligenik nedenlerden belirgin şekilde ayrışıyor,” açıklamasını yaptı. Bu tespit, onlarca yıldır psikiyatrinin temel varsayımlarından biri olan “tek-genli hastalıklar psikiyatrik bozukluklara sebep olmaz” anlayışına güçlü bir itiraz niteliği taşıyor.
GRIN2A null varyantı taşıyan bireylerde yaşam boyu psikotik bozukluk görülme olasılığı genel nüfusa kıyasla 87 kat daha yüksek. Aynı kişilerde duygudurum bozuklukları 11,8 kat, anksiyete bozuklukları ise 5,84 kat daha yüksek oranlarda gözlemleniyor. Üstelik bu kişilerde, GRIN2A mutasyonlarıyla sıklıkla ilişkilendirilen epilepsi ya da bilişsel gerilik gibi nörolojik belirtiler her zaman görülmüyor. Bu da genin etkisinin beklenenden daha geniş bir klinik yelpazeye yayılabileceğini gösteriyor.
Bu Keşif Yeni Tedavilerin de Önünü Açabilir
GRIN2A’nın önemi, beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel iletişimini düzenleyen NMDA reseptörü üzerinden etkisini göstermesinden kaynaklanıyor. Bu reseptördeki aktivite azalması, beynin sinyalleme kapasitesini ve öğrenme-motivasyon mekanizmalarını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle araştırmacılar, reseptör aktivitesini artırabilecek bir molekülün tedavi açısından işe yarayıp yaramayacağını da inceliyor.
Ekip, GRIN2A kaynaklı reseptör aktivite düşüşünü dengeleyebilecek bir aday olarak L-serine isimli bir amino asidi test etti. NMDA reseptörünü aktive eden bu bileşik, dört hastayı içeren erken aşama bir tedavi serisinde oldukça dikkat çekici sonuçlar verdi. Hastaların tamamında halüsinasyonların durduğu, paranoid belirtilerin gerilediği ve genel psikiyatrik durumun belirgin şekilde iyileştiği raporlandı. Araştırmacılar, bu bulgunun henüz erken aşamada olduğunu vurgulasa da belirli genetik varyantlara sahip hastalar için kişiselleştirilmiş tedavi döneminin başlayabileceğine işaret ediyor.
Kaynak : https://www.donanimhaber.com/sizofreniye-dair-ezber-bozan-kesif-bazen-sebep-tek-bir-gen–198754



