2025, enerji alanında yalnızca kapasite artışlarının değil, teknolojik sınırların da zorlandığı bir yıl oldu. Nükleer füzyondan doğal hidrojene, dev ölçekli batarya sistemlerinden jeotermalde ulaşılan rekor sıcaklıklara kadar birçok alanda yıllardır teorik veya deneysel düzeyde kalan projelerde hayati adımlar atıldı. Enerji üretimi, depolama ve iletiminde kaydedilen bu ilerlemeler, temiz ve kesintisiz enerji hedefinin artık ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.
Aynı zamanda 2025, enerji teknolojilerinin jeopolitik ve güvenlik boyutunun da daha görünür olduğu bir dönem olarak öne çıktı. Enerji altyapılarına yönelik siber saldırılar, ülkelerin yerli kaynaklara yönelmesi ve Çin ile Avrupa arasında hızlanan teknolojik rekabet, enerji politikalarının yalnızca çevresel değil stratejik bir mesele olduğunu yeniden hatırlattı.
Dünyanın ilk füzyon santralinin inşası başladı
2025’te enerji alanındaki en kritik eşiklerden biri, nükleer füzyonun ilk kez ticari hedeflerle somut bir tesis aşamasına taşınması oldu. Helion Energy, bugüne kadar deneysel düzeyde kalan füzyon teknolojisini gerçek bir enerji santraline dönüştürmek amacıyla dünyanın ilk nükleer füzyon santralinin inşasına başladığını açıkladı. Kurulacak tesis, 2028 yılına kadar füzyon yoluyla elektrik üretmeyi ve bu enerjiyi Microsoft’un veri merkezlerine sağlamayı hedefliyor.
Helion’un yaklaşımı, klasik füzyon reaktörlerinden ayrılarak üretilen enerjiyi doğrudan elektrik olarak geri kazanmayı amaçlıyor. Şirket, önceki Trenta prototipiyle 100 milyon santigrat derece eşiğini aşarak ticari füzyon için kritik kabul edilen sıcaklığa ulaşmıştı. İnşa edilen santral, bu deneysel başarıyı sürekli ve ölçeklenebilir bir üretim modeline dönüştürmeyi hedefliyor. Henüz hiçbir tesis, füzyonda harcadığından fazla enerjiyi sürekli şekilde üretememiş olsa da Helion’un attığı bu adım, 2025 itibarıyla füzyonun teoriden mühendislik aşamasına geçtiğini gösterdi.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
En büyük batarya devreye girdi
Yılın en önemli konularından ve odak noktalarından birisi de enerji depolama. Bu bağlamda Çin’de dünyanın en büyük pompaj depolamalı hidroelektrik santralinin hizmete girmesi önemli eşiklerden oldu. Hebei eyaletinin Fengning ilçesinde devreye alınan tesis, 40 GWh’lik depolama kapasitesiyle Pekin ve Tianjin çevresindeki yaklaşık 10 GW’lık rüzgar ve güneş enerjisi santrallerini desteklemek üzere konumlandırıldı.
Toplam 3,6 GW kurulu güce sahip olan santral, değişken hızlı tersinir pompa türbinleri sayesinde şebekeye hızlı frekans tepkisi verebiliyor. Üst ve alt rezervuarlar arasında depolanan enerji, tam dolulukta santralin yaklaşık 10 saat boyunca tam kapasite çalışmasına olanak tanıyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Kablosuz elektrik iletiminde yeni dünya rekoru
2025’te enerji iletimi alanındaki en dikkat çekici eşiklerden biri, ABD merkezli Star Catcher Industries’in kablosuz elektrik aktarımında dünya rekoru kırması oldu. Şirket, gerçekleştirdiği testlerde Star Catcher Network sistemiyle 1,1 kW gücü uzun mesafeye başarıyla iletti. Standart ve ticari güneş paneli bileşenleri kullanılarak elde edilen bu sonuç, daha önce DARPA’ya ait olan 800 W’lık rekoru geride bırakarak uzay tabanlı enerji aktarımının pratik sınırlarının genişlediğini gösterdi.
Star Catcher’ın yaklaşımı, mikrodalga yerine yoğunlaştırılmış çok spektrumlu lazer ışınlarıyla enerjiyi başka bir güneş paneli dizisine aktarmaya dayanıyor. Bu yöntem, öncelikle uyduların yörüngede kablosuz olarak şarj edilmesini, uzun vadede ise uzaydan Dünya’ya kesintisiz enerji gönderimini mümkün kılmayı hedefliyor. 1960’lardan bu yana teorik olarak tartışılan uzaydan enerji iletimi fikrinin 2025’te ölçülebilir ve tekrarlanabilir rekorlarla somutlaşması, enerji üretimi ve iletimine dair ezberlerin yeniden yazılmaya başladığını ortaya koydu.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Toryumdan uranyum üretildi
2025’in enerji gündeminde öne çıkan en stratejik gelişmelerden biri, Çin’in toryumu nükleer fisyon için kullanılabilir uranyuma dönüştürmeyi başarması oldu. Çin Bilimler Akademisi’ne bağlı Şanghay Uygulamalı Fizik Enstitüsü’nün Gobi Çölü’nde işlettiği 2 MW gücündeki Toryum Bazlı Erimiş Tuz Reaktörü (TMSR), toryum-232’nin reaktör çekirdeği içinde uranyum-233’e dönüştürüldüğünü fiilen kanıtladı. Bu başarı, toryum yakıt çevriminin yalnızca teorik bir vaat olmadığını, pratikte de çalışabildiğini gösteren ilk somut örnek olarak kayda geçti.
Uranyuma kıyasla çok daha bol bulunan toryumun bu şekilde değerlendirilebilmesi, Çin açısından enerji güvenliğinde oyunun kurallarını değiştirebilecek bir potansiyel taşıyor. Çinli kurumlara göre ülkenin toryum rezervleri, mevcut tüketim düzeyiyle bin yılı aşkın bir enerji ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Almanya’nın dev ısı pompası
Almanya, fosil yakıtlardan çıkış sürecinde bölgesel ısıtmayı dönüştürecek iddialı bir projeye imza atıyor. Mannheim kentinde MVV Energie ve Strabag ortaklığıyla kurulacak 162 MW kapasiteli sistem, dünyanın en büyük nehir kaynaklı ısı pompası olacak. Ren Nehri’nden alınan suyu ısı kaynağı olarak kullanan tesis, 130°C’ye kadar sıcaklıkta ısı üreterek binlerce hanenin bağlı olduğu bölgesel ısıtma ağını besleyecek. Tesisin 2028 kışında devreye alınması hedefleniyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Yapay zeka rüzgarla buluştu, verim yüzde 60 yükseldi
Rüzgar enerjisinde verim artışı çoğu zaman daha büyük ve daha karmaşık türbinler anlamına geliyor. Ancak İtalyan girişim GEVI Wind, bunun tersini savunan bir yaklaşımla dikkat çekti. Şirketin geliştirdiği dikey eksenli mikro rüzgar türbini, yapay zeka destekli, kendi kendine ayarlanan kanatları sayesinde mevcut benzer sistemlere kıyasla yıllık enerji üretimini yüzde 60 artırmayı başarıyor. Üstelik bu artış, düşük rüzgar hızlarında ve şehir içi gibi zorlayıcı ortamlarda elde ediliyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Enerji santralleri Rusya’nın yeni hedefi
Norveç’in batısındaki Bremanger barajına yönelik saldırı, enerji altyapılarının artık yalnızca fiziksel değil dijital olarak da savunulması gereken stratejik varlıklar olduğunu bir kez daha gösterdi. Rusya bağlantılı olduğu açıklanan siber saldırıda, barajın kontrol sistemlerine uzaktan erişim sağlanarak tahliye kapakları açıldı ve saatler boyunca ciddi miktarda su kontrolsüz biçimde salındı. Olay, Avrupa’daki kritik enerji tesislerinin ne kadar kırılgan olabileceğini ortaya koyuyor.
Norveçli yetkililerin bu saldırıyı açık biçimde “gözdağı ve sabotaj” olarak tanımlaması, enerji güvenliği tartışmasını jeopolitik bir düzleme taşıyor. Hidroelektriğe büyük ölçüde bağımlı olan ülkede barajların hedef alınması, enerji arzı ile ulusal güvenliğin ne kadar iç içe geçtiğini net biçimde gösteriyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Füzyon ile fisyonu birleştiren ilk santral
Çin, Jiangxi eyaletinde inşa etmeyi planladığı 100 MW kapasiteli Xinghuo reaktörüyle nükleer enerjide ezber bozan bir modele yöneliyor. Dünyanın ilk füzyon-fisyon hibrit santrali olacak tesis, füzyon reaksiyonlarından çıkan yüksek enerjili nötronları fisyon sürecini desteklemek için kullanacak. Böylece hem enerji verimliliğinin artırılması hem de nükleer atık miktarının azaltılması hedefleniyor. Proje için çevresel etki değerlendirme süreci resmen başlatılmış durumda ve santralin 2030’a kadar sürekli elektrik üretmesi planlanıyor. Eğer proje takvimine uygun ilerlerse, Çin yalnızca füzyon teknolojisinde değil, hibrit nükleer santral konseptinde de diğer ülkelerin yıllar önüne geçebilir.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Füzyon reaktöründe süre rekoru kırıldı
Fransa’daki WEST tokamak reaktörü, füzyon plazmasını 22 dakikadan (1.337 saniye) uzun süre kararlı biçimde tutarak yeni bir dünya rekoru kırdı. 12 Şubat’ta elde edilen bu sonuç, daha önce Çin’deki EAST reaktörüne ait olan 1.066 saniyelik rekoru yaklaşık yüzde 25 oranında geride bıraktı. Uzun süreli plazma kontrolü, ticari füzyon reaktörlerinin önündeki en kritik teknik eşiklerden biri olarak görülüyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Dünyanın en sıcak jeotermal santrali yolda
ABD’de Oregon eyaletindeki Newberry Yanardağı’nın eteklerinde geliştirilen proje, 332 °C’yi aşan kaya sıcaklığıyla şimdiye kadar ulaşılan en yüksek jeotermal eşiklerden birini geride bıraktı. Mazama Energy tarafından yürütülen çalışmada hedef, “süper sıcak kaya” yaklaşımıyla 399 °C’nin üzerine çıkmak ve jeotermal enerjinin birim kuyu başına üretimini katlamak. Bu sıcaklık aralığı, suyun süperkritik hale gelerek klasik jeotermal kuyulara kıyasla 5 ila 10 kat daha fazla enerji üretebilmesini mümkün kılıyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Şehrin tamamını besleyen ısı pompası
Doğu Finlandiya’daki Joensuu kenti, merkezi ısıtma altyapısında mevsime göre kaynak değiştiren çok kaynaklı ısı pompası sistemiyle dikkat çekiyor. Kış aylarında biyokütle santralinin bacasından çıkan yaklaşık 30 °C sıcaklıktaki atık gazdan yararlanan AmbiHeat sistemi, şebekeye 7 MW ek termal enerji sağlıyor. Yazın ise santral kapatıldığında bu kez yakındaki nehir ısı kaynağı olarak devreye giriyor ve 4-5 MW düzeyinde üretimle şehrin yazlık ısı ihtiyacının önemli bir bölümü karşılanıyor. Sistemi destekleyen 15.000 m³’lük ısı depolama ünitesi sayesinde fosil yakıtlı kazanlar yılın büyük bölümünde kapalı kalabiliyor.
90 °C’ye kadar merkezi ısıtma suyu üretebilen ve COP 5,0 gibi yüksek bir verim değerine ulaşan bu yapı, ısı pompalarının yalnızca binalar için değil, şehir ölçeğinde de etkin bir çözüm sunduğunu gösteriyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
21,5 MW kapasiteli dev türbin
Avrupa, rüzgar enerjisinde “en büyük” yarışında yeniden sahneye çıktı. Siemens Gamesa, Danimarka’daki Osterild test sahasında kurduğu 21,5 MW kapasiteli SG DD-276 modeliyle, dünyanın en güçlü rüzgar türbini unvanını Çinli üreticilerin elinden aldı. 276 metrelik devasa kanat çapına sahip yüzer türbin, son yıllarda rüzgar enerjisinde ölçek ve kapasite yarışına damga vuran Çin’e karşı Avrupa’nın ellerinin boş olmadığını gösterdi. Avrupa Birliği destekli HIPPOW projesi kapsamında geliştirilen türbin, yılda yaklaşık 70 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek üretim potansiyeline sahip.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Zeplin şeklinde uçar rüzgar türbini
Çinli Beijing SAWES Energy Technology, zepline benzeyen uçan rüzgar türbini sistemiyle megawatt seviyesinde elektrik üretimine hazırlanan ilk şirketlerden biri oldu. “S1500” adı verilen sistem, yerden 1.500 metre yükseklikteki daha güçlü ve istikrarlı rüzgarları kullanarak 1 MW kapasiteye ulaşmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, klasik kule tipi türbinlerin erişemediği irtifalardaki rüzgar potansiyelini doğrudan enerjiye dönüştürmeyi amaçlıyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak : https://www.donanimhaber.com/bir-bakista-2025-yilin-one-cikan-enerji-gelismeleri–200130



