2025, uzay araştırmalarında yalnızca yeni keşiflerin değil, insanlığın kozmosa bakışını kökten değiştiren anların da yılı olarak kayda geçti. Evrenin en büyük yapılarının ve dönen kozmik sistemlerin ortaya çıkarıldığı, kara deliklerden yıldız doğumlarına kadar pek çok sürecin ilk kez doğrudan gözlemlendi. Aynı zamanda Ay’dan Dünya’ya bakan kameralar, Mars yolculuğunu kısaltmayı hedefleyen motorlar ve yıldızlararası yolculuk hayallerini somut tasarımlara dönüştüren projelerle teknoloji cephesinde de sınırların zorlandığı bir dönemi temsil etti.
Geriye dönüp bakıldığında 2025, uzaya meraklı olanlar için oldukça zengin ve dolu bir yıl oldu. Aşağıdaki başlıklardan neler yaşandığına göz atabilirsiniz. Ayrıca “Bir bakışta 2025” serimizin diğer haberlerine de aşağıdan ulaşabilirsiniz.
- 2025’te öne çıkan insansı robot gelişmeleri
- 2025’te öne çıkan enerji gelişmeleri
Evrenin en büyük dönen yapısı ortaya çıktı
Bilim insanları, evrende bugüne kadar gözlemlenen en büyük dönen yapıyı keşfetti. Oxford Üniversitesi öncülüğünde yürütülen çalışmada, yaklaşık 5,5 milyon ışık yılı boyunca uzanan dev bir kozmik filamentin, hidrojen açısından zengin 14 galaksiyi zincir gibi taşıdığı belirlendi. Dünya’dan yaklaşık 140 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan bu yapı, yalnızca boyutlarıyla değil, bütün halinde dönmesiyle de dikkat çekiyor. Gözlemler, filamentin kendi ekseni etrafındaki dönüşüyle, üzerindeki galaksilerin dönüş yönlerinin belirgin biçimde hizalandığını ortaya koyuyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Rusya’dan Mars yolculuğunu 30 güne indirecek plazma motoru
Rusya’da geliştirilen yeni bir plazma elektrikli roket motoru prototipi, gezegenler arası yolculuk sürelerini kökten değiştirebilecek bir teknoloji olarak öne çıkıyor. Rosatom bünyesindeki bilim insanları tarafından geliştirilen ve manyetik plazma hızlandırıcı prensibine dayanan sistem, Mars’a yapılan tek yönlü uçuş süresini mevcut yaklaşık bir yıldan 30-60 güne kadar düşürmeyi hedefliyor. En az 6 Newton itki üretebilen motor, yüklü parçacıkları 100 km/s hıza ulaştırarak geleneksel kimyasal roketlerin sağladığı özgül itkinin çok ötesine geçiyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
3I/ATLAS Dünya’ya veda etti
Yılın en büyük uzay fenomenlerinden birisi olan ve Güneş Sistemi’ne yıldızlararası uzaydan giren gizemli 3I/ATLAS kuyruklu yıldızı, Dünya’ya en yakın geçişini tamamlayarak gözlemcilerine veda etti. NASA’nın ATLAS ağı tarafından 1 Temmuz 2025’te keşfedilen cisim, 19 Aralık’ta gezegenimize yaklaşık 270 milyon kilometre kadar yaklaştı. Bu geçiş, gökbilimcilere Güneş Sistemi dışından gelen bir cismin fiziksel yapısını ve davranışlarını ayrıntılı biçimde inceleme fırsatı sundu. Yakınlaşmanın ardından 3I/ATLAS, Güneş’in çekim alanından uzaklaşarak dış Güneş Sistemi’ne yöneldi ve bir daha geri dönmemek üzere Samanyolu’ndaki yolculuğuna devam etti. 3I/ATLAS’ın uzaylılara ait bir gemi veya cisim olduğu bile iddia edilmişti. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
New Glenn’den tarihi başarı
Jeff Bezos’un uzay şirketi Blue Origin, New Glenn roketinin ikinci uçuşunda kritik bir eşiği geride bıraktı. Yeniden kullanılabilir ağır sınıf roket, NASA’nın ESCAPADE Mars görevini başarıyla başlatırken aynı zamanda ilk kademesini Atlantik Okyanusu’ndaki “Jacklyn” adlı platforma güvenli şekilde indirmeyi başardı. Kalkıştan yaklaşık üç dakika sonra gerçekleşen ana motor kesimi ve kademe ayrılmasının ardından ikinci kademe yükünü yörüngeye taşırken, ilk kademe yedi BE-4 motorundan üçünü yeniden ateşleyerek yaklaşık yedi dakika süren bir dönüş ve iniş manevrasını tamamladı. Blue Origin, yılın başındaki ilk New Glenn uçuşunda inişi başaramamıştı. Başarılı inişin görüntülerini Jeff Bezos sosyal medya hesabından paylaşırken, SpaceX CEO’su Elon Musk da gönderiye “Tebrikler” yanıtını verdi. 98 metre uzunluğundaki New Glenn, düşük Dünya yörüngesine 45 ton yük taşıma kapasitesiyle Falcon Heavy’ye yakın bir performans sunuyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Uzayda yapay güneş tutulması
Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Proba-3 görevi kapsamında uzayda kontrollü biçimde yapay Güneş tutulması oluşturmayı başardı. 2024’te fırlatılan ve yaklaşık 200 milyon avroluk bütçeyle hayata geçirilen görevde, yalnızca çamaşır makinesi boyutlarında iki küçük uydu, birbirlerine milimetre hassasiyetinde hizalanarak birlikte çalışıyor. Bu sayede, Dünya’dan nadiren ve yalnızca birkaç dakika boyunca gözlemlenebilen Güneş tutulmalarının sağladığı bilimsel ortam, uzayda istenildiği anda ve çok daha uzun süreler boyunca oluşturulabiliyor. “Occulter” ve “Coronagraph” adlı uydulardan ilki, Ay gibi davranarak ikincisinin üzerine yaklaşık 8 santimetrelik bir gölge düşürüyor ve Güneş’in parlak diskini tamamen kapatıyor. Bu gölge, görüntüleme açıklığıyla tam hizalanarak ışık saçılmasını ortadan kaldırıyor ve Güneş’in dış atmosferi olan koronanın farklı dalga boylarında ayrıntılı biçimde incelenmesini mümkün kılıyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Dünya’nın kutuplarına insanlı ilk uzay yolculuğu
SpaceX, 31 Mart’ta Falcon 9 roketiyle Fram2 adlı özel insanlı uzay görevini başarıyla fırlatarak uzay araştırmalarında bir ilke imza attı. Crew Dragon kapsülüyle gerçekleştirilen görev, Dünya’nın Kuzey ve Güney kutuplarını doğrudan gözlemleyen ilk insanlı uzay yolculuğu olma özelliğini taşıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’nun yörüngesinden görülemeyen bu bölgeler, kapsülün panoramik kubbesi sayesinde 430 kilometre irtifadan ayrıntılı biçimde görüntüleniyor. Fram2 mürettebatı, görev boyunca STEVE olarak bilinen mor ve yeşil aurora benzeri ışık olayları başta olmak üzere kutup bölgelerine özgü atmosferik süreçleri inceledi. Bunun yanı sıra uzun süreli uzay görevleri için kritik öneme sahip 22 bilimsel deney yürütüldü. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Vera Rubin Gözlemevi’nden evrene ilk bakış
Şili’deki Cerro Pachón zirvesinde konumlanan Vera Rubin Gözlemevi, bilim dünyasının uzun süredir merakla beklediği ilk görüntülerini yayımladı. ABD tarafından finanse edilen ve inşası 20 yılı aşkın süredir devam eden gözlemevi, hem sahip olduğu ileri teknoloji hem de sunduğu görsel detaylarla gökyüzü gözlemlerinde yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Paylaşılan ilk kareler, Rubin Gözlemevi’nin özellikle derin uzayı yüksek çözünürlükle görüntüleme kapasitesini gözler önüne serdi. 8,4 metrelik teleskobu ve şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük dijital kamera sensörüyle donatılan Rubin Gözlemevi, 10 yıllık LSST projesi kapsamında gökyüzünü her gece taramaya başladı. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Voyager 1, Dünya’dan bir ışık günü uzakta
İnsanlığın en uzak yolculuğunu sürdüren Voyager 1, uzay araştırmaları tarihinde yeni ve sembolik bir eşiğe yaklaşmış durumda. 1977’de fırlatılan ve Güneş Sistemi’ni çoktan geride bırakan uzay aracı, 2026’nın sonlarına doğru Dünya’dan gönderilen bir radyo sinyalinin kendisine ulaşmasının tam 24 saat sürdüğü mesafeye, yani “bir ışık günü” uzaklığa erişecek. Bugün yaklaşık 25,3 milyar kilometre uzaklıkta bulunan Voyager 1’e gönderilen bir mesajın ulaşması 23 saat 33 dakika sürerken, bu sürenin Kasım 2026 civarında tam bir güne çıkması bekleniyor. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Japonya, kıtalararası seyahati 1 saate indiriyor
Japonya’nın en büyük seyahat acentelerinden Nippon Travel Agency, yörünge altı uçuşlara dayanan yeni bir projeyle kıtalararası yolculuk sürelerini radikal biçimde kısaltmayı hedefliyor. 2030’lu yıllarda devreye alınması planlanan hizmet kapsamında, yolcuların dünyanın herhangi bir noktasına 60 dakika içinde ulaşması amaçlanıyor. Proje, yeniden kullanılabilir roket sistemleri geliştiren Innovative Space Carrier iş birliğiyle yürütülüyor ve deniz üzerindeki özel platformlardan kalkış yapacak ASCA adlı uzay uçağını temel alıyor. Araç, atmosferin üst sınırına yükselip yörünge altı bir rota izledikten sonra yine deniz üzerindeki başka bir platforma iniş yapacak. Açıklamalara göre gidiş-dönüş bilet fiyatı yaklaşık 100 milyon Japon Yeni, yani 652 bin dolar seviyesinde olacak. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Bu kez yıldız kara deliği yuttu
Bilim dünyası, bugüne kadar kaydedilen en sıra dışı gama ışını patlamalarından biriyle karşı karşıya. NASA’nın Fermi Gamma-ray Uzay Teleskobu’nun 2 Temmuz’da tespit ettiği GRB 250702B adlı olay, tam yedi saat sürmesi ve aynı kaynaktan birden fazla kez tekrarlamasıyla mevcut astrofizik modellerini zorladı. Normalde saniyeler ya da dakikalar içinde sona eren gama ışını patlamalarının bu denli uzun ve çok aşamalı gerçekleşmesi, alışılmış senaryoların ötesinde bir sürecin yaşandığına işaret ediyor. Öne çıkan en çarpıcı açıklamalardan biri, bir yıldızın küçük bir kara deliği yutmuş olması ihtimali. Liverpool John Moores Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, ömrünün son evresinde genişleyen bir yıldız, yörüngesindeki kara deliği gaz zarfının içine çekmiş olabilir. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
İlk kez kara delik çifti görüntülendi
Astronomlar, bugüne kadar yalnızca teorik olarak varlığı bilinen ikili kara delik sistemlerini ilk kez doğrudan görüntülemeyi başardı. Yer ve uzay tabanlı teleskoplardan elde edilen yüksek çözünürlüklü radyo verileri, yaklaşık 5 milyar ışık yılı uzaklıktaki OJ 287 sisteminde iki kara deliğin birbirinin etrafında döndüğünü ortaya koyuyor. 12 yıllık bir yörüngeye sahip olan bu sistemde, Güneş’in yaklaşık 18 milyar katı kütleye sahip süper kütleli kara delik ile Güneş’in 150 milyon katı kütleye sahip daha küçük bir kara delik birlikte hareket ediyor. Küçük kara deliğin ürettiği ve yönü zamanla değişen jet, bu hareketin en belirgin görsel kanıtlarından biri olarak öne çıkıyor. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Alfa Centauri’ye 400 yıl sürecek yolculuk
Bilim insanları, Dünya’ya en yakın yıldız sistemi olan Alfa Centauri’ye tek yönlü bir yolculuk yapabilecek, çok kuşaklı bir uzay gemisi konsepti geliştirdi. “Chrysalis” adı verilen bu devasa araç, yaklaşık 58 kilometre uzunluğunda tasarlandı ve yolculuk boyunca yapay yerçekimi sağlamak amacıyla sürekli kendi ekseni etrafında dönecek. Aynı anda 2.400 yolcu taşıyabilecek şekilde planlanan gemi, yaklaşık 400 yıl sürecek seyahat boyunca birden fazla neslin doğup yaşamasına olanak tanıyacak biçimde kurgulandı. Enerji ihtiyacının nükleer füzyon reaktörleriyle karşılanması öngörülürken, bu teknolojilerin henüz pratik kullanımda olmaması projenin bugün için teorik bir çalışma olarak kalmasına neden oluyor. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Bir yıldız sisteminin doğuşu ilk kez doğrudan görüntülendi
Astronomlar, gezegenlerin doğduğu en erken evreyi tarihte ilk kez doğrudan gözlemlemeyi başardı. Orion Takımyıldızı’nda yer alan ve Dünya’dan yaklaşık 1.370 ışık yılı uzaklıktaki HOPS-315 adlı genç bir önyıldızın çevresinde, gezegen oluşumunun başladığını gösteren ilk fiziksel ve kimyasal izler tespit edildi. Bu keşif, yalnızca başka bir yıldız sisteminin oluşumuna değil, aynı zamanda Güneş Sistemi’nin 4,5 milyar yıl önceki bebeklik dönemine de benzersiz bir pencere açıyor. İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Blue Ghost Ay’a iniş yaptı ve Dünya’yı tek karede gösterdi
Firefly Aerospace’in Blue Ghost iniş aracı, 2 Mart’ta Ay’ın Mare Crisium bölgesine başarılı bir iniş gerçekleştirerek ticari uzay araştırmalarında tarihi bir an yaşattı. Araç, hedeflenen noktaya yalnızca 100 metre mesafede konumlanarak yüzeydeki kayalardan kaçınan yüksek hassasiyetli bir iniş yaptı ve Ay yüzeyine ulaşan ikinci özel uzay aracı oldu. İnişten kısa süre sonra iletilen görüntüler, uzaktaki soluk mavi noktayı, yani Dünya’yı göstererek izleyenleri büyüledi. Ayrıca Blue Ghost, Ay’dan gerçekleşen Güneş tutulmasını da yakalayarak “elmas yüzük” efektini gözler önüne serdi. Görüntülerde Dünya atmosferinden kırılan ışıklar Ay yüzeyini kırmızıya bürürken, Venüs ve Merkür de dikkatli bakıldığında fark edilebiliyordu.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Evrenin en büyük yapısı: Quipu
Astronomlar, evrenin şimdiye kadar keşfedilmiş en büyük süper yapısını “Quipu” adıyla tanımladı. İnka medeniyetinin düğümlü iplerinden esinlenerek adlandırılan Quipu, 1,3 milyar ışık yılı uzunluğunda ve 200 katrilyon Güneş kütlesine sahip. Max Planck Enstitüsü ekibinin CLASSIX araştırması kapsamında X-ışını gözlemleriyle belirlenen bu devasa yapı, gökada kümelerinin önemli bir kısmını barındırıyor ve evrenin büyük ölçekli dinamikleri üzerinde güçlü etkiler yaratıyor. Quipu, yalnızca galaksi dağılımını değil, kozmik mikrodalga arka plan ışıması ve Hubble sabiti ölçümlerini de etkileyebiliyor. Süper yapının yüksek kütle çekimi, gökadaların hareketlerini ve ışığın merceklenmesini değiştirerek gözlemlerde bozulmalara yol açıyor. Araştırmacılar, Quipu ve benzeri süper yapıların evrenin geniş ölçekli modellemesini derinlemesine anlamak için kritik öneme sahip olduğunu belirtiyor.
İlgili habere Buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak : https://www.donanimhaber.com/2025-ten-one-cikan-uzay-gelismeleri–200174



